16 Mart 2018 Cuma

"O yara kanıyor hala..." Kanayan / Erdal Öz

Erdal Öz'ün, Türkiye'nin en çok okunan yazarlarından biri olduğuna eminim. "Kalbi solda atan", kendini solcu sayan, sosyalizme inanan kim olursa olsun, Erdal Öz'ün Gülünün Solduğu Akşam kitabını okumuştur mutlaka.

O kitabında 12 Mart muhtırası sonrasındaki sıkıyönetimde yakalanan, işkencelerden geçirilen, yargılanan, mahkum olan, idam edilen gençlerin; Deniz Gezmiş'in, Hüseyin İnan'ın, Yusuf Aslan'ın ve onlar gibi pek çok gencin gerçek hikayeleri anlatılır. İdama giderken Deniz'in hissettikleri bir gazetecinin kaleme aldığı röporajlar gibi okura sunulur.

Ama bence Erdal Öz'ü büyük bir edebiyatçı yapan, aynı yıllarda, aynı olayları, bir yazar olarka kurguladığı karakterlerle anlattığı öyküler, romanlardır. Kanayan o öykülerin bir araya geldiği bir kitap.

Yaralısın romanında kullanacağı ikinci tekil kişi anlatımını galiba ilk kez kağıda geçirdiği "Taş" öyküsü ile başlıyor kitap. Gencecik insanlar biraraya gelip inandığı sloganları attığı, talepte bulunduğu için sokaklarda kurşunlanır, karanlık hücrelerde işkence görürken, kendi bencil kişiliğinden ödün vermeyen toplumun küçük burjuva kesimlerini çok sert bir taş ile yerle bir ediyor bu öyküsünde Erdal Öz.

Onu "Ernesto" isimli ikinci öyküsü izliyor. Che'nin Bolivya'da CIA destekli hükümet güçlerince yakalanıp öldürülmesini anlatan birinci bölümün ardından Orhan Duru'nun bir öyküsü ile güçlü bir şekilde hesaplaşıyor Erdal Öz.

"Kurt", "Güvercin" ve "Sığırcıklar" öyküleri suçu devlete muhalif olmak olanların 12 mart faşizminin karanlık günlerinde gördüğü işkencelere zamansız ve mekansız bir ayna tutuyor. Gördüğü işkencelere değil kendi tutuklanınca hastalanıp ölen Kurt isimli köpeğine ağlayan genç işçi/sendikacı İsa ile biz de gözyaşlarını koyuveriyoruz okurken. Tabutluktan çıkarılıp tek kişilik bir hücreye konan genç adam ile demir parmaklıklı pencereden içeri yanlışlıkla giren güvercin için çırpınıp duruyoruz. Kentin dev ağaçlarında duran sığırcıkların bir bıçak gibi aralarına dalacak çaylakları çaresizce beklemesi gibi, hücrelerinde işkencecilerin gelmesini bekleyenlerden biri oluveriyoruz...

Kitaba ismini veren "Kanayan" ise bambaşka bir perspektif veriyor bize. Gerillaya katılmaya karar veren bir gencin annesi ve babasının ağzından yaşadıkları bir tiyatro oyunu gibi, bir sohbet gibi karşımıza çıkıyor. Bir babanın, bir ananın oğlu için duyduğu kaygının, "sağ yakalanınca sevindim ama arkadaşlarının ölü bedenlerini düşününce bencilliğimden kahroldum" diyen bir annenin ızdırabını bize de yaşatıyor Erdal Öz.

İşte bu nedenle yani işlediği karakterlerin duygularını okuruna hissetirdiği için Erdal Öz gerçek bir edebiyatçı.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

kitaplık cini © 2010

Blogger Templates by Splashy Templates