26 Kasım 2014 Çarşamba

Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları #2 Hayırsız Ada

0yorum
II. Meşrutiyet’in ertesinde, Sultan Mehmet Reşat sembolik tahtında otururken, yeni hükümet 1328 (1910) senesinde İstanbul sokaklarını kuduz salgınından gözetmek amacıyla on binlerce köpeği telef olmaları için sürgüne gönderme kararı almıştı. Şehrin onursuz ve insanlıktan uzak serserilerinin, eline yevmiyeleriyle birlikte demir kıskaçlar tutuşturarak köpekleri kan revan içinde mavnalara istiflettirdikten sonra Fenerbahçe burnundan 3 fersah açıktaki kıraç bir kaya parçasına, Sivriada’ya terk ettiler.

Kuduzun hızla yayıldığı adada, on binlerce köpek birbirlerini parçalarken çıkan hırlamalar, uğuldamalar ve iniltiler, dalgalarla birlikte şehre her vurduğunda sessiz kalanlar bile anladı; bu işte hiçbir hayır yoktu. 1330 (1912) yılında Marmara havzasında yaşanan müthiş zelzeleden İstanbul’un işgaline kadar sayısız uğursuzluk, o iniltileri kimi zaman avaz avaz kimi zaman içten içe devam ettirdi.

1925 senesi İstanbul’unda kimse duymasa da Hayırsız Ada’dan hâlâ feryatlar yükseliyordu ve gece beraberinde şehre dehşeti getiriyordu.


Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları #2 Hayırsız Ada'nın tanıtımı işte böyle başlıyor.

Serinin ilk kitabı olan “Yeditepe Canavarı” vak’asının aydınlatılmasının üzerinden henüz bir yıl geçmeden İfşa-yi Sırr Teşkilatı'nın yani Seyfettin Efendi ve esrardaşları Doktor Aziz, Pehlivan İsmail, Casus Esat ve Mühendis Münevver'in yeni bir macerası Hayırsız Ada.

Kitabın içinden çıkar ve okuyucunun göz hizzasına geçersek, Hayırsız Ada, Devrim Kunter'in yaratıcısı olduğu Seyfettin Efendi serisinin üçüncü, Olağanüstü Maceralar alt serisinin ise ikinci kitabı.

Serinin ilk kitabını tek başına yazıp çizen Devrim Kunter, kendi anlatımı ile yazarlara zorlu gelen ve onları hikaye ve karakter bütünlüğünü korumak için değişiklikler yapmaya mecbur bıraktığı 10 kısa hikayeden oluşan Esrarengiz Hikayeler çalışmasından sonra, bu sefer de Cihan Türe ile birlikte kaleme aldığı ve tamamını kendisinin çizdiği Hayırsız Ada macerası ile okur karşısında.

Çizgi roman çabuk okunuyor ama onun arka planındaki emek genellikle es geçiliyor. Anlattığı hikaye, karelemeler, renkler, çizgiler, tarz, tavır... Birinden biri eksik olunca, herşeyi tamam olmasına rağmen kimsenin yemekten zevk almadığı bir yemeğe benziyor sanki...

Polisiyenin de kendine has zorlu yanları var. Her şeyden önce polisiye bir matematik işi, merak ettireceksin, ama okurun çözmesi için ipuçları vereceksin, ama çok da çözmesine izin vermeyecek, kitabın ortasında katili buldum dedirtmeyeceksin, sonunda bir sürpriz yapıp hiç şüphelenilmeyen birini katil çıkartacaksın (bu arada "cinayet olmayan polisiye, kız polisiyesidir" diyen Emrah Serbes'e selam olsun...), bunların hepsi olup biterken bir de sanatsal bir ürün ortaya koyduğunu bilip "ünik" bir şey yaratacaksın... Bunun dengesini tutturmakda çizgi roman çizmek kadar zor.

Hele hem yazıp hem çizmek, zorlukları kat be kat arttırıyor. Devrim Kunter, hem yazıp hem çizerek zorluklara karşı "güzel" bir ürün ortaya koyuyor. Üstelik Türkiye gibi, işin kolayına kaçmanın çok daha karlı olduğu bir ülkede, güzel bir şey yapmakta ısrar ediyor.

Seyfettin Efendi'nin üçüncü macerası olan Hayırsız Ada, 1925 gibi erken cumhuriyet döneminde, İstanbul'da geçen, İttihatçıların acımasızlıklarının bir göstergesi diye tanımlanabilecek bir gerçek olayın üzerine inşa edilen çarpıcı bir kurgu ile karşımıza çıkıyor. Hikayenin fonundaki İstanbul siluetinde bir belirip bir kaybolan Germakoçi gibi fantastik yaratıklardan, 1915 doğumlu "Mehmet Nusret" gibi gerçek insanlara dek pek çok unsur öyküyü zenginleştiriyor.

Bir de bunlara, ekibindeki "dost"larından şüphe etmek zorunda kalan Seyfettin ile birbirinden dikkat çekici ve handiyse steampunk denebilecek silah tasarımlarını ekleyince, daha kapak görselinden başlayarak son sayfaya kadar heyecan ve keyifle akıp giden bir 96 sayfa var karşımızda...

Daha önceki yazımda, "Ben kişisel olarak bir yandan vampirlerle, ölümsüz ruhlarla, karanlık dünyanın bilinmeyen gizemleri ile savaşan ancak buna rağmen  modern bilim ve rasyonaliteden beslenen Seyfettin Efendi'yi sırf bu özelliğinden dolayı çok keyifle okuyorum." demiştim. Gerçekten de Hayırsız Ada, fantastik ile bilimkurgu arasında gidip gelen aksiyon düzeyini diğer hikayelerin bir boy daha üstüne çıkartmış durumda.

Kendisi ile bir süre önce yaptığımız röportajda, Devrim Kunter "Yılda bir "Olağanüstü Maceralar" bir de "Esrarengiz Hikayeler" olmak üzere iki kitap çıkartmayı planlıyorum. "Olağanüstü Maceralar -02" eylül ayında gelecek. Arada sergi ayarlayabilirsek gerçekleştiririz. T-shirt, hareketli çizgi roman (motion-comics), karakter figürleri gibi projelerim de var ama ne kadarı hayata geçebilecek bilemiyorum..." demişti.

Bir okur olarak talebimi "daha çok Seyfettin Efendi... " şeklinde özetlemem mümkün. Bunun için Seyfettin Efendi'yi hikayesini derinleştiren ve zenginleştiren farklı medyalarda da görmek, takip etmek bana çok keyif verecek.

Ama bunların hiç biri olmasa bile, Seyfettin Efendi'yi salt çizgi roman olarak bile olsa, yaşatmak için deyim yerindeyse insan üstü bir çaba sarfeden Devrim Kunter'e kocaman bir teşekkür borçluyuz.
 


Kunter'in Seyfettin Efendi için hazırladığı internet sitesinde Seyfettin Efendi'yi daha yakından  tanımak, kitaplardan örnek bölümler görmek ve imzalı Seyfettin Efendi kitapları satın almak da mümkün. Sitenin adresi şöyle:  http://seyfettinefendi.com/

'Esrarengiz Hikayeler'in peşinde Seyfettin Efendi ya da Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri #1

0yorum
Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri, Devrim Kunter'in yaratıcısı olduğu Seyfettin Efendi serisinin ikinci, Esrarengiz Hikeyeler alt serisinin ise ilk kitabı.

İlk başta biraz karışık gibi gelebilir. Ama Amerikan çizgi roman geleneğine aşina olanlar için hiç de öyle olmayan bir durum bu.

Kitapçı raflarında sırtında "01" yazan iki kitap görünce kafam karşışacak diye düşünmeye de gerek yok... Çünkü Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri ile Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları serileri birbirinden, başarılı bir şekilde ayrıştırılmış cilt tasarımları ile farklılıklarını ortaya koyuyor.

Peki farklılık sadece isim ve biçimde mi? Elbette değil. Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri #1, Devrim Kunter'in yarattığı kahramanımızın 9 yazar ve 13 çizer tarafından anlatılan ve 1911-1935 seneleri arasında geçen 10 farklı hikayesini içeriyor.

Ayrıca "Seyfettin Efendi ve Esrardaşları" sergisi kapsamında yer alan çalışmalar da var kitabın içinde. Farklı çizerlerin bakışından kahramanımızın ve arkadaşlarının nasıl göründüğünü gözlemlemek açısından oldukça ilgi çekici.

Kitabın önsözünü kaleme alan Ege Görgün, Devrim Kunter'in bu kitapta başka yazarların öykülerini çiziyor olmasını "Kendisi de iyi bir hikayeci olmasına rağmen, bu albümde dostlarının yazdığı hikayeleri hiç gocunmadan resimlemiş" diye anlatıyor ve bunun Devrim Kunter'in yeteneğine rağmen egosunun esiri olmadığına işaret ettiğinin altını çiziyor.

Gerçekten de, bu blogda, Seyfettin Efendi'nin ilk kitabı için yazdığım, belki biraz da gereğinden fazla eleştirel tanıtım yazısından sonra tanışmak ve sohbet etmek fırsatını bulduğum, hatta bir de röportaj yaptığım, Devrim Kunter'in başarılı ve ısrarlı bir yazar/çizer/yayıncı olmasına rağmen egosunun esiri olmadığını söylemek çok doğru olacak.

Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri #1, kısa hikayelerden oluştuğu için ilk kitaba göre daha kolay okunuyor. Ama Ab-ı Hayat'tan Drakula'ya, Yedi Uyurlar'dan Arsène Lupin'e Haşhaşiler'den Taksim Atatürk Anıtı'na kadar pek çok popüler malzemenin heyecan dozu yüksek bir şekilde hikaye edilmiş olduğunu unutmamak lazım.

1926 yılında latin harfleri ile yazılan notlar, ya da 1918'de soldan sağa çevrilerek okunan gazeteler gibi küçük ayrıntılardaki sorunları bir kenara bırakıp Devrim Kunter'in çizgi roman dünyası için sergilediği ısrarı ve ortaya koyduğu ürünün dikkat çekiciliğine bakmanın daha doğru olacağını düşünüyorum...

Ben kişisel olarak bir yandan vampirlerle, ölümsüz ruhlarla, karanlık dünyanın bilinmeyen gizemleri ile savaşan ancak buna rağmen  modern bilim ve rasyonaliteden beslenen Seyfettin Efendi'yi sırf bu özelliğinden dolayı çok keyifle okuyorum. Devrim Kunter'in kendisine sorduğum "Bundan sonra öykülerde bilim kurgu mu yoksa fantastik mi daha ağırlıklı olarak yer alacak" sorusuna verdiği yanıt da beni fazlasıyla memnun ediyor.

Şöyle yanıt vermişti Kunter soruma: "Bilim kurgu kısmı ağırlıkta olacak, bilhassa çizgi romanda bu tip dedektiflerin çoğu doğaüstü/fantastik olaylarla uğraşırlar (Martin Mystere, Dylan Dog, Hell Boy vs.). Seyfettin Efendi'yi bu akımdan ayıran noktalardan biri de bu."

Devamını merakla beklediğimiz kitaplar listemizde kendine haklı bir yer edindi Seyfettin Efendi. Hem Esrarengiz Hikayeleri ile hem de  Olağanüstü Maceraları ile...

Küçük bir de not ekleyeyim... Yıllar önce okuduğum Muska ile tanıdığım, sonrasında Ters Ninja'daki öyküleri ile beni derinden etkileyen Sadık Yemni'nin bir Seyfettin Efendi öyküsü yazması da beni çok menun etti. Umarım bu ortak çalışmanın da devamı gelir. 

Kunter'in Seyfettin Efendi için hazırladığı internet sitesinde Seyfettin Efendi'yi daha yakından  tanımak, kitaplardan örnek bölümler görmek ve imzalı Seyfettin Efendi kitapları satın almak da mümkün. Sitenin adresi şöyle:  http://seyfettinefendi.com/

 

kitaplık cini © 2010

Blogger Templates by Splashy Templates